2 Ağustos 2012 Perşembe

Batum - Samsun Turu 2. gün: Ardeşen - Ayder - Çayeli

Saatleri sabah 6'ya kurmuştuk, 6'ya 10 kala kendim uyandım. Bacaklarım çok fena ağrıdığından heybeleri ayaklarımın altına koyup bacaklarımı yüksekte tutmuştum gece boyu, işe yaramış görünüyor, bacaklarımda pek ağrı kalmamış. Akşamda biraz mideyi bozmuştum, yediklerimden ya da üşütmekten, Tamer'den ishal kesici bir hap almıştım o da işe yaramışa benziyor.


Eşyalarımızı toplarlayıp yola çıkmaya hazırlanıyoruz. Normalde plan Ayder'e çıkıp gece orada kalmaktı ama yüklü zor çıkacağımızı düşündüğümüzden yüksüz çıkalım, biraz dolaşıp inelim, Çayeli'ne geçelim diye planı değiştirdik. Yüklerimizi geceyi geçirdiğimiz benzin istasyonuna bıraktık. Yanımıza sadece yağmurluk, yedek iç lastik ve yama takımı aldık.


Ayder yönüne sapıyoruz.











Bir süre yol aldıktan sonra kahvaltı yapmadan yola devam edemeyeceğimizi anlıyoruz, kahvaltı yapacak yer bakıyoruz. Güzel bir mekan gördük ama sabah daha erken olduğundan açmamışlar. Biraz daha devam edip bisikletçiler için konulmuş Dağ-Raft'ta 10 dk. mola tabelasını görüyoruz (Çıkarken yanından geçmiştik, fotosunu inişte çektik).


Biz de mola veriyoruz, onlar da daha yeni uyanmış, tost varmış yiyecek, dünden beri tost yiyoruz. Dağ-Raft'ın sahibi bisikletçiymiş, gelen bisikletçilerle de muhabbet etmeyi seviyormuş ama biz uğradığımızda orada değildi.




9:30 gibi Çamlıhemşin'deyiz. Çamlıhemşin'e kadar yolda hafif rampalar var, hiç bisikletten inme ihtiyacı hissetmedik. Ama yine de hafif de olsa rampalar hızımızı azalttı.


Merkezde hiç durmadan yola devam ediyoruz.



Ayder'den indikten sonra Zilkale tarafına da gideriz diye düşünmüştük ama inişte ne enerji kalmıştı ne de heves. Üstüne bir de yolu bozukmuş, ve de hafiften yağmur da yağıyordu. (Seri şekilde bahane sıralarım)











Çamlıhemşin'den çıktıktan sonra rampalar hafif hafif kendini belli etmeye başlıyor. Biz de en düşük vitese alıp yavaş yavaş tırmandık, bir süre sonra o da yetmeyince bisikletten indik. Yer yer binip yer yer inip öyle devam ettik.






Belli bir yerden sonra ben artık enerjimin iyice bittiğini hissettim, tost yetersiz gelmiş olacak ki, şekerim biraz düştü sanırım. Bisikletten inince yürümeye bile dermanım yok neredeyse. Yanımıza yiyecek birşeyler de almadık. Yolda karşımıza bir yer çıkar inşallah diyorum. Bu arada Tamer rampalarda bana fark atmaya başladı, epey bir önümden tırmanıyor.


Bir virajı ağır ağır tırmandıktan sonra yol kenarında ufak bir yer görüyorum, kokoreç yazıyor, Tamer de durmuş orda, iyi diyorum, kokoreç de bu saatte gitmez ama olsun diyorum asılıyorum pedallara. Gelip de sorunca meğer hiç bir şey yokmuş, saat daha erken olduğundan malzeme getirecekmiş bir eleman, içecek bir şeyler var mı diyoruz o da yok. En son bari tuzun varsa ver de yalayalım diyoruz, adam biraz şaşırsa da veriyor, avucumuza döküp yalıyoruz, fena gelmiyor. Adama Ayder'e ne kadar var diyoruz, 5 km. diyor, şu virajı dönünce de bir alabalık restoranı var diyor, iyi bari orda bir şeyler yiyelim diyoruz.


O virajı döndükten sonra karşımıza çıkan tabelada 7 km. yazıyor, genelde yol sorduğumuz insanlar mesafeleri aşağı yuvarlayarak söylüyorlar. Arabayla çıkınca 2 km.nin çok bir farkı yok, en fazla 2 dk. farkeder, ama bisikletle hele bir de rampa çıkarken o 2 km. belki yarım saat farkettiriyor, bunu bilmiyorlar tabi.



Tabeladan sonra en az 3-4 viraj daha dönünce bir alabalık restoranına ulaşıyoruz, epey büyük bir yer (fotoğrafını çekmeyi unutmuşuz nedense) Alabalık restoranı ama menüde mıhlama görünce mıhlama yemek istiyoruz. Ağır olsa da süper bir lezzet, ben çok seviyorum.


Mıhlamayı mideye indirip yola devam ediyoruz.


Belli bir süre tırmandıktan sonra eğimden dolayı tekrar bisikletlerden inip yürümeye başlıyoruz. Ayder'e 3 km. kaldı yaklaşık. Yanımızdan geçen 45 plakalı bir pickupa el ediyoruz, duruyor sağolsun. Hemen yüklüyoruz bisikletleri, biz de atlıyoruz kasaya, yolun en dik son 3 km.lik kısmını bu şekilde çıkıyoruz.


Tepeler sisli. Turluyoruz biraz, hediyelik bir şeyler bakınıyoruz.


Biraz gezindikten sonra bir mekana oturup birer çay içiyoruz, hava soğuk, yağmurluklarımızı giyiniyoruz, inişte de üstümüzde olacak rüzgardan üşümeyelim diye.





Birkaç fotoğraf çekindikten sonra inişe geçiyoruz. İniş yarıya kadar çok zevkli gidiyor, asfalt zaten kaymak gibi, ben bir noktada 62 km hızı görüyorum, rüzgardan dolayı yağmurluklar pata pata ses çıkarıyor. Biraz da gaza geliyoruz, ben Tamer'i geçiyorum, Tamer beni geçiyor, virajlar tatlı, hafif yatarak giriyoruz. Bir virajda Tamer'i geçip biraz ilerledikten sonra bir düşme sesi duyuyorum, hemen frenlere asılıp arkaya bakıyorum. Bisikleti yol kenarında yerde görünce hemen koşuyorum, aklıma ilk gelen inşallah kırık yoktur oluyor. Kaza ciddiydi ama neyse ki sonuçları çok ciddi değil, ufak sıyrıklarla ve kaybolan kırılan birkaç eşyayla atlatılıyor.

Tamer bisiklete binebileceğini ve tura devam edebileceğimizi söylüyor. Fiziksel ciddi bir şey görünmüyor ama insan psikolojik olarak soğuyup devam etmek istemeyebilir, devam etmek istemezse turu sonlandırabileceğimizi, benim için sorun olmayacağını söylüyorum. Daha yavaş, temkinli şekilde Ardeşen'e iniyoruz. Bir eczaneden sıyrıklar ve ağrıyan kolu için krem vs. alıyor. Sonraki günlerde kolunun ağrısı da giderek azalıyor neyse ki ve bu şekilde atlatılmış oluyor.

Eşyaları almak için benzinliğe giderken Cemal ile karşılaşıyoruz. Eşyalarımız yükleyip, bir şeyler içip yola çıkıyoruz. 


Cemal Ardeşen çıkışına kadar bize eşlik ediyor.


Pazar tabelası







Ve Çayeli


Tamer'in tavsiyesi üzerine önce Hüsrev diye bir mekanda kurufasülye yiyoruz. Duvarları mekana gelen ünlülerin fotoğraflarıyla kaplı. Tabağın birinde 1958 başka birinde 1928'den beri yazıyordu. Fasülyesi gerçekten lezzetlidi, 2 kişi 36 TL hesap ödedik.


Hüsrev'den çıktıktan sonra konaklayacak yer bakmaya başladık. Çayeli'nin içinde bir Shell vardı ama dar bir alanda, yerleri pek müsait görünmüyordu. Hava kararmak üzereydi, yola devam edelim, sahil yolunda bir benzinlik buluruz illaki dedik. Çayeli'nin çıkışına doğru ilerlerken Çaykur'un çay fabrikasının yanından geçerken o kadar güzel bir çay kokusu geliyordu ki, derin nefeslerle kendimden geçtim neredeyse. Çayeli'ni çıktık. İleride yolun karşısında bir Opet vardı ama pek yardımcı olmadılar, karşıdaki plajı söylediler. Biz de plaja gittik, kendi çadırları varmış, ister orda kalın, ister kendi çadırınızı kurun dediler, duş imkanı da vardı, kişi başı 10 TL'ye anlaştık. Duş alıp kirlilerimizi yıkadık. Ordaki çadırda kalacaktık ama çadırın kapısı açıktı ve etrafında örümcekler geziyordu. En iyisi kendi çadırlarımızı kurmak dedik. Çadırları kurup yattık.

Tur boyunca toplam km: 246,34
2. gün yapılan km: 116,11
Teker dönme süresi: 7 saat 13 dk.
Ortalama hız: 16,08
Max. hız: 62,25 (Ayder inişinde)





2. günün haritası


Hiç yorum yok: