3 Ağustos 2012 Cuma

Batum - Samsun Turu 4. gün: Uzungöl - Sürmene - Trabzon

Yaylada gece soğuktu, aşağıda tulumun içine girmeden terlerken, yaylada tulumun içine girmeme rağmen üşüdüm gece.


Saatleri sabah 6'ya kurmuştuk. 6 gibi kalktık. 3 günde 300 km.den fazla yol yaptık, zincirleri bir yağlayalım dedik. Normalde mazot ve zincir temizleme aletiyle önce zincir temizlenip kurulanıp sonra yağlanır fakat yanımızda bunlar yoktu, sadece yağ vardı. Önce bir peçeteyle silebildiğimiz kadar sildik zinciri, sonra yağladık.


Bir kaç da ayrılmadan fotoğraf çekinelim deyince ayrılması saat 8'i buldu.







Bu sefer epey temkinli iniyoruz, ilk baştaki 180 derecelik dik iki virajı gayet yavaş geçiyoruz. Sonrasında da bisikleti serbest hızlanmaya bırakmadık hiç, sürekli hafif fren dokunuşlarıyla indik. Buna rağmen 54 km/h hızı görmüşüm.


Çaykara'da bir marketten domates, hıyar, peynir, ekmek vs. alıp yola devam ediyoruz. Yol üstünde yanında çeşmesi de olan bir durakta sebzeleri yıkayıp kahvaltımızı yapıyoruz. Bundan sonra da böyle yapalım diyoruz, bir mekanda kahvaltı yaptığımızda maliyeti fazla oluyor. Kaldı ki yarın Ramazan başladığından açık mekan bulmak da zor.


Kahvaltıdan sonra ağır ağır inişe devam ediyoruz.





11'e doğru Of'a gelmeden Çay fabrikasında duruyoruz. Beklerken çok güzel 2 bardak çay içiyoruz. Biz beklerken 2 aile daha geliyor, onlarla birlikte biz de fabrika gezisine katılıyoruz. Yeşil yaprakların nasıl kurutularak siyah çay haline geldiğini, çöplerinin nasıl ayıklandığını, sonrasında inceliğine göre farklı şekilde paketlendiğini gördük. Ortam biraz gürültülü olduğundan gezdiren abinin anlattıklarını çok fazla anlayamıyoruz. Ortamda yine hafiften kafa yapan çok güzel çay kokusu var.













Yalnız bu fabrikada paketleme tesisi yokmuş, 25-30 kg.lık büyük şekilde paketlenip, başka şehirlerdeki paketleme tesislerine gönderilip, orada farklı kalınlıktaki çaylar harmanlanarak ufak şekilde paketleniyormuş. Mantıksız geldi. Çay satış yerlerinde de başka tesislerden paketlenip gelen çaylar olduğundan normalde almayı düşünürken boşa yük etmemeyi tercih ettim.



Fabrikayı gezdikten sonra Of'ta Bim'den kuru üzüm, fındık vs. alıp sahil yoluna çıkıp yola devam ediyoruz.


Sürmene'ye geliyoruz.


Tamer'in tavsiyesi üzerine Serender diye bir yerde Sürmene pidesini deniyoruz, peynirli kavurmalı. Kahvaltıyı yapalı çok olmadığından ikimize bir tane söylüyoruz, zaten bir kişi için de biraz büyük bir pide. Yolu düşenlere tavsiye edilir, gayet lezzetli. Mekanda birer çay da içtik ama fabrikada içtiğimizden sonra çok lezzetsiz geldi.


Normalde Sürmene merkezinde kaldığı için gitmeyecektik ama Serender'in hemen yanında yol üstünde de meşhur Sürmene bıçağı satan yerleri açılmış, hazır gelmişken bakalım dedik. İki tane yan yana bıçak satan yer var, isimlerde kısaltma yapmayı pek becerememişler, birisi Sürbısa (Sürmene Bıçak Sanayi), diğeri Sürdövbısa (Sürmene Dövme Bıçak Sanayi). Bir kaç yıl içinde ÖzSürdövbısa, Hakiki vs. falan da çıkar heralde. Sürbısa'ya giriyoruz, bıçaklar güzel görünüyor gerçekten, ben mutfakta kullanmak üzere 2 bıçak, evdekiler için mutfakta kullanmak üzere bir kaç bıçak alıyorum, (bir tanesini evde kullanmaya başladım, çok keskin ve de kullanışlı gerçekten) bir de hamsi şeklinde anahtarlık çakı var, hediyelik ondan alıyorum arkadaşlara. Tamer de bir arkadaşını arıyor, babası kasap seti istiyor, Tamer'e ekstra epey bir yük çıktı. Mekandan ayrılırken yine nerden gelip nereye gidiyorsunuz muhabbetleri, bunu anlatmaktan hiç bıkmıyoruz, söylediğimiz çoğu kişi de inanamıyor. Yıllardır dünya turunda olanları bilseler bir de, bazılarına söylüyoruz, Hollandalıları gördük 2 yıldır dünya turundalarmış diye, akılları almıyor, hoş onu bizim aklımız da almıyor gerçi.

Yola çıkarken bir mesaj geliyor, bakıyorum Frank'tan. Biraz geciktiklerini ve bu gece Trabzon'da otelde kalacaklarını (30 TL oda) görüşebileceğimizi yazmış.Tamer'le konuşuyoruz, bizim planımız Trabzon'dan Maçka'ya devam etmek. Trabzon'a yaklaşık 35 km.miz var. 2 saatte Trabzon'da oluruz, Maçka'ya devam edeceğiz ama 1 saat kadar oturup birşeyler içeriz yazıyoruz.

Sürmene'den çıktıktan sonra karşı yolda bir bisikletli sesleniyor, suyun başında, bize de suyu işaret ediyor. duruyoruz hemen, mataralarımızı da alıp yanına geçiyoruz. Geçerken Tamer "Bu Türk abi, bisikleti Kron" diyor. Peyami abiyle öyle tanışıyoruz, deli derviş gibi tek başına düşmüş yollara, Adana'dan başlamış ve bütün sahil şeridini dolaşmış bisikletiyle, döndükten sonra Tamer facebookta bulmuş, blogu da var, hatta o da bir yazısında bizden bahsetmiş. Biz de kısaca turumuzdan bahsediyoruz. Hem onun hem de bizim vakit kısıtımız olduğundan sohbeti fazla uzatmadan yollarımıza devam ediyoruz.


Daha 39 km.miz varmış.


2 saatte alırız dedik, hatta biraz da performanslı gitmeye başladık ama sıcak fena. 2 gündür yaylalara serin serin tırmanıyorduk ama sıcakta performanslı gitmek bizi bitiriyor. Mapmyride da yolda pek bir eğim göstermemesine rağmen ufak da olsa epey bir rampa çıkıyoruz ve de yoruluyoruz.


Araklı tabelası



Arsin tabelası


Yomra tabelası




Merkeze yaklaştıkça trafik yoğunlaştı ve de hızlandı. Merkeze çok az kala Tamer'in ön aktarıcı en küçük dişliye geçirmemeye başladı. Doğu yönünden gelirken de sahil yolundan merkeze çıkan dik bir rampa var, geçen seneden biliyorum. O rampa öncesinde aktarıcıyı ayarlamaya çalıştık ama ikimiz de pek anlamıyoruz. Tura çıkmadan önce sağolsun İsmail abi 7-24 telefonla destek sözü vermişti, İsmail abiyi arıyoruz, aktarıcının modeli, L-H vidaları vs derken uğraşıyoruz ama beceremiyoruz. Neyse Tamer biraz kasarak o rampayı çıkıyor, ben de arkasından yavaş yavaş çıkarken ön tekerimin bir sağa bir sola yalpaladığını farkediyorum, bir de bakıyorum ki quick release açılmış. Hemen inip biraz daha sıkarak kapatıyorum. Aklıma ya tırmanırken değil de Ayder veya Uzungöl inişinde 50-60 km. hızlarda açılsaydı ne olurdu sorusu geliyor, ürperiyorum. Otobüs yolculuğundan sonra yeterince sıkarak kapatmamışım demek ki, o kadar yolun üstüne de gevşeyerek açılmış. Ucuza alınmış bir ders oluyor benim için, quick releasei yeterince sıkarak kapatmak lazım, ara ara da kontrol etmek lazım. Yokuşu çıktıktan sonra yoldan birisine otelin yerini soruyorum, çok yakınmış, merkezi bir yerde, tarif ediyor hemen buluyoruz. Tüm zorluklara rağmen yine de neredeyse 2 saatte gelmişiz.


Otelin önüne gelince Frank'lara bakıyoruz, oteldeki görevliler burada kalıyorlar ama dışarı çıktılar diyor. O sırada Frank ve Martje geliyorlar. Selamlaşıyor ayak üstü konuşuyoruz biraz. Ne yapacaksınız diye soruyorlar, ben Tamer'e bakıyorum, sıcaktan ve ufak rampalardan yoruldum gerçi ama devam edelim derse edeceğim, neyseki Tamer ben çok yoruldum kalalım burda diyor, kalmaya karar veriyoruz.

Frank'a Tamer'in aktarıcısındaki sorundan bahsedince anlarım diyor, eee dünya turuna çıkınca da teknik sorunlardan anlamak gerekiyor. Öğrenmemiz gereken çok şey var daha.

Bu arada otel bisikletçilere özel fiyat veriyor, 2 kişilik oda için toplam 30 TL, bu kadar merkezi bir otel için süper bir fiyat, 2 gün önce çadır kurmak için kişi başı 10 TL verdiğimiz düşünülürse. Geçen sene dünya turuna çıkan bir eleman uzun bir süre bu otelde kalmış, kışı burada geçirmiş, otel sahibi ona özel bir fiyat uygulamış, o da bu fiyatı her gelen bisikletçiye de uygularsan buraya sürekli bisikletçi gelir demiş, yabancı bisiklet sitelerinde otelin tanıtımını yapmış, bisikletçi çok geliyor diyorlar. Frank ve Martje'ye söyleyince onlar da doğruladı, onlar da araştırırken bulmuşlar bu oteli.

Eşyaları odaya taşıyıp bisikletleri giriş katında bırakıyoruz, bir şey olmaz diyorlar. Odaya yerleşip sırayla duş alıyoruz, katta duş ve wc ortak. Biraz odada dinlendikten sonra aşağı indik, nakdimiz azalmıştı, atmden para çektik. Otel çok merkezi bir yerde, parke taşlı, trafiğe kapalı, güzel mağaza ve restoranların olduğu bir yerde, Hotel Benli.


Otele geri dönüp bu sefer Frank'larla dışarı çıktık. Frank'lar bir süre daha Türkiye sınırlarında kalacaklarından Türkiye hattı almak istiyorlar. Bir Turkcell bayiine gidip hazır kart alıyoruz, yabancılar da passportlarıyla hat alabiliyorlarmış. Hattın yarın açılacağını, sonrasında yüklemek için yapması gerekenleri vs. anlatıyorum, oradaki elemanın dediklerini çeviriyorum daha doğrusu. Sonrasında oteldeki görevlinin tavsiyesi doğrultusunda Çınar restorana gidiyoruz. Mekan Ramazan ayı boyunca kapalı kalıyormuş, Ramazan'dan önceki son akşam olduğundan yemekleri çeşit ve miktar olarak az kalmıştı, ne yapsak diye düşünürken elemanlar, burası 50 yıllık Çınar, biz kimseyi geri çevirmeyiz deyince tamam oturalım dedik. Herkese yemeklerden karışık bir tabak, ortaya da köfte ve kuzu şiş getirdiler, ikram olarak da baklava. Doyduk gerçekten de. 40 TL hesabı biz ödemeye çalıştıysak da Franklar kendi paylarını bize zorla veriyorlar.

Sonrasında Frank Türk bayrağı almak istediklerini söyledi, gittikleri her ülkenin bayrağını alıyorlarmış, o ülkeyi geçene kadar da ön heybeye o bayrağı asıyorlar. Bir kırtasiyeye gittik, eleman boyut olarak bayrakları gösterirken "biz onların ülkesine gittiğimizde bayraklarını alıyor muyuz, bunlar niye bizimkini alıyor" diye saçmaladı. Bir şey demedik, aldık çıktık.

Sonra biraz çarşıda yürüdük, yarın için marketten alışveriş yapalım dediler, yarın Ramazan bizim de bir şeyler almamız lazım. Martje ben ileride büyük bir market gördüm oraya bakalım diyor, bir bakıyoruz ki Bim, ulan Bim'i hemen ne ara keşfettiniz diyoruz, bir de A101 var diyorlar haha, Aldi gibi diyorlar. Biz de Bim turcunun dostudur diyoruz. Biz de ertesi gün için ekmek, çikolata tarzı kahvaltılık bir şeyler aldık. Hollanda'nın karamel waffleları varmış Bim'de satılan, ondan almışlar, çıkışta bize veriyorlar, bizden size diye. Daha önce görmüştüm ama hiç denememiştim (ertesi gün deneyince hastası oluyorum, ara ara alıyorum hala) teşekkür ediyoruz, ertesi sabah 7 gibi kalkıp 8 gibi yola çıkmaya hazır olmak üzere sözleşiyoruz, sabah görüşürüz deyip ayrılıyoruz.

Tur boyunca toplam km: 426,41
4. gün yapılan km: 97,68
Teker dönme süresi: 4 saat 35 dk.
Ortalama hız: 21,23
Maksimum hız: 53,94 (Uzungöl inişinde)





4. günün haritası



1 yorum:

Mustafa dedi ki...

Çok iyi anlatım Tebrikler,bende yeni gördüm oraları,yazınızı sonuna kadar zevkle okudum