5 Ağustos 2012 Pazar

Batum - Samsun Turu 6. gün: Tirebolu - Fatsa

Tirebolu plajını çok sevdiğimden, mekan da güven verdiğinden gece etrafta epey ses duysam da güzel uyuyorum. Gece plaja gençler doluştu sanırım, kızlı erkekli sesler kahkahalar geldi gece boyunca sahur vaktine kadar, ama rahatsız edici değildi. Sabah ezanından önce bir top patlıyor, bütün martılar çığlık atarak uçmaya başlıyorlar, fena bağırıyorlar, uzunca bir süre de onları dinliyorum yarı uykulu halde. sabah 5'e kurmuştuk saatleri, 5'te kalkıyoruz. Toparlanma falan plajdan çıkışımız 6:30'u buluyor.

 



Espiye tabelası





Sabah serinliğinde epey yol aldık, yaklaşık 1,5 saat sonra Yolağzı diye bir yerin girişinde, yolun kenarında kahvaltı molası veriyoruz.




Yaklaşık yarım saat de kahvaltı için oyalandıktan sonra 8:30 gibi yola devam ediyoruz.





Keşap







9:30 gibi Giresun'daydık. Giresun'un karşısındaki ada Giresun adasıymış. Bu yoldan arabayla geçişlerimde hiç dikkatimi çekmemişti.




Giresun tabelası önünde de pozumuzu veriyoruz.


Giresun çıkışında sağda bir Opet var, bu yoldan nerdeyse her geçişimde durmuşumdur, soğuk içecek takviyesi ve ufak bir paket fındık alıyoruz, daha önceden de almıştım, fındığından mıdır, kavrulmasından mıdır, harika bir tadı var. Yola çıkıp daha 5 dk. gitmeden Tamer bisikletten bir ses geliyor, baksana diyor, bakıyorum arka lastik inmiş tamamen. Hemen yol kenarında bir gölgeye çekiyoruz. Yükleri indirip, bisikleti ters çevirip tekeri söküyoruz. Yama ile uğraşmayalım diye yeni iç lastik taktık, lastiğe iğne, tel gibi baya sivri bir cisim girmiş, cımbızla çıkartıyoruz. Tüm yol boyunca tek patlağımız bu oluyor. Pompayla idare edecek kadar hava basıp ilk benzincide havayı tamamlıyoruz.



Bulancak




Sahil boyunca martılar sıralanmışlar.



Piraziz


Sıcağın altında epey bir yol aldıktan sonra 1:30 gibi Ordu tabelasını görüyoruz nihayet.



Merkeze doğru devam edip teleferiğin orada bir mekanda armut koltuklara yayılıyoruz. Önce bir soda-ayran,


Sonrasında çıkmadan bir şeyler yiyelim diyoruz, Ramazan olduğundan çok çeşit yok deyip tost hamburger vs. sayıyor eleman, buna da şükür deyip tost söylüyoruz.


Mekanda 1 saatten biraz fazla vakit kaybettikten sonra 3:10 gibi yola devam ediyoruz. Ordunun çıkışından itibaren tırmanış başlıyor.



Yol ikiye ayrılıyor, yeni yol içeriden gidiyor ve tüneller var, diğer yol sahilden gidiyor, virajlı ve iniş çıkışlı. Biz özellikle 4 km.lik tünelden de geçmek için yeni yolu tercih ediyoruz. Tünellere gelene kadar heralde güneş altındaki en çileli sürüşümüz gerçekleşiyor. Hem rampa hem yakıcı güneş. Aptallık edip güneş kremi de sürmüyoruz, ilk gün sürdük sonra boşladık güneş kremini de, bugün yandığımız gibi hiç yanmadık sanırım, kollar kapkara oldu ama eller eldivenden dolayı bembeyaz. Komik bir görüntü. Ve tüneller başlıyor



312 mt.lik kısa bir tüneli geçtikten sonra


Asıl beklediğimiz tünel geliyor. Bu tünelden önce bende yedek bir çakar vardı onu da Tamer'in kaskına takıyoruz, ikimiz de çakarları açıyoruz. Tünele girmeden önce yan yola sapıp yavaşlayan bir sürücü bize tünelin yasak olduğunu söylüyor. Aldırmıyoruz, kafaya koyduk bu tünel geçilecek. Türkiye'nin en uzun tüneliymiş bu arada, Ordu Nefise Akçelik Tüneli, 3820 mt. Tünele girerken saate bakmıştım 16:29'du, çıkışta baktığımda 16:36, 7 dakikada geçmişiz tüneli. Tünel ya eğimsiz ya da hafif aşağı eğimliydi, girişte hızımız 20-22 civarındaydı, tünel içinde 30-35 civarında seyrettik. Tünel içinde araçların hepsi saygılı davranıp sol şeritten geçti, çakarlardan dolayı erken farkedilmemizin payı da büyüktür sanırım. Son 500 mt.de ben atağa geçtim, pedala asıldım, tünelden çıktığımda hızım 45 civarındaydı. Çıkışta büyük bir iş başarmış gibi ellerimi havaya kaldırıp bağırıyorum, epey heyecanlıydı.


Sonrasında 3 kısa tünel daha geçiyoruz.




Sonra denizi görüp Perşembe tarafına sapıyoruz, Uzun Saçlının Yerine gitmek için.


Ana yoldan ayrılınca rampalar başlıyor, epey dik rampalar, bir süre çıktıktan sonra bisikletleri ele alıyoruz. O rampa bitiyor, sonra inişi var, inişlerde 45-50ile iniyoruz, tabi bu inişlerin geri dönüşte bir de çıkışı olacağını düşünmeden edemiyoruz.


Bu şekilde 2-3 sağlam çıkış inişten sonra Medreseönü diye bir yerde Uzun Saçlının Yeri.


Abimiz baya rahat, bizle pek ilgilenmedi. Biz de biraz oturup dinlendik, bir süre sonra buraya sırf çay içmek için yolu uzatarak geldiğimizi söyleyince çay demledi bizim için. Normalde Ramazan olduğundan gün içinde demlemiyormuş pek.


Çayı gerçekten güzel, yolu bu tarafa düşenlere kesinlikle uğrayıp içmelerini tavsiye ederim. 6 bardaklık demliğe 15 TL veriyoruz. Bana yine de Of'ta fabrikada içtiğimiz çay sanki biraz daha güzel geliyor, bedava olmasındandır belki de :)


Hesabı öderken çadır kurabileceğimiz bir yer soruyoruz, geldiğimiz yöne geri dönerken ilk rampayı çıktıktan sonra Belicesu diye bir yeri söylüyor. Biz de hadi bakalım deyip son bir kuvvetle pedallara asılıyoruz, fakat oranın girişini pek beğenmiyoruz. Biraz ileride bir tane daha plaj girişi var ama yolu o kadar dik ki, araba bile zor çıkar, hem de soruyoruz, yılan vardır burda diyorlar, şu son rampayı çıktıktan sonra aşağı salınca Fatsadasınız diyorlar, biz de yine son bir kuvvetle rampayı çıkıp Fatsa'ya pedallıyoruz. Bu arada güneş batmak üzere.


Fatsa'ya geliyoruz.

Girişte bir benzin istasyonuna çadır kurabileceğimiz bir yer soruyoruz. Onlar da Fatsa'nın içinde yoldan devam edince Dolunay diye bir yeri tarif ediyorlar. Çam ağaçları ve plaj varmış. İyi deyip pedallara asılıyoruz. Fatsa'nın içindeyken akşam ezanı okunuyor. Yoldan geçerken bir plaja çadır kurmuşlar fakat girişini kaçırdık, Dolunay'a devam diyoruz, fakat daha gelmeden deniz kenarında açık havada bir restoran görüyoruz, girip bir şeyler yiyelim diyoruz. Yumurtalı kıymalı pide söylüyoruz. Fatsa pidesiymiş, bu bölgedeki her ilçenin de pidesi meşhur :) Yumurta ortasına kırılmış ama dilimlenmiş, gayet lezzetli. Sonrasında ikram olarak karpuz geliyor. Karnımız doyuyor ama epey bir performanslı sürüşün üstüne deniz kenarında rüzgarda üstümüze bir şey almadan oturduğumuzdan biraz üşütüyoruz bu mekanda. Mekandan çıkarken kalacak yer sorduğumuzda onlar da gerideki yeri söyledi ama bizim geriye dönmeye hiç niyetimiz yok, ileride Dolunay var diyoruz nasılsa. Gidiyoruz ama Dolunay dedikleri yer de otel çıkıyor, yardımcı olmuyorlar. Tamer de ileri devam edelim bir benzin istasyonu buluruz, yoksa da Ünye'ye kadar gideriz gerekirse diyor, tamam deyip, ön far arka çakarı da yakıp çıkıyoruz yola.

Biraz gittikten sonra ileride karşı tarafta bir Petrol Ofisi görüyoruz. Yeni açılmış daha. Karşıya geçip görevlilere durumu anlatıyoruz, biz bir şey diyemeyiz, patron burada diyorlar, patrona iletiyorlar, patron çok anlayışlı davranıyor, çadır kurmamıza izin veriyor. Gerekirse duş da alabilirsiniz diyor ama biz zaten üşüttük biraz, hem yorgunluk da var hem de daha da üşütmeyelim diye duş almıyoruz. Çadırları kurup yatıyoruz direk.

Bugün en zorlu ve en performanslı gün oluyor bence. Yakıcı sıcakta rampa tırmanışları, en uzun tünel geçişi, sonrasında 100 km.yi geçmiş olmamıza rağmen Uzun Saçlıya gitmek için rampa iniş çıkışlar, tüm bunlar üstüne hem tur içindeki hem de kişisel olarak şimdiye kadarki günlük en fazla km.yi yapmış oluyoruz, benim saatim 155 gösteriyor. Buna rağmen pedalladıkça açılıdık sanki, son yemekte üşütmesek Ünye'ye kadar rahat gidebilirdik.

Tur boyunca toplam km: 685,17
6. gün yapılan km: 155,01
Teker dönme süresi: 9 saat 6 dk.
Ortalama hız: 17,02
Max hız: 52,92 (Uzun saçlıya giderken)





6. günün haritası

2 yorum:

İbrahim's Blogs dedi ki...

Tebrikler çok güzel bir tur olmuş.Nice güzel turlara çıkmanız dileğiyle.

emre dedi ki...

Teşekkürler.