28 Ağustos 2013 Çarşamba

Samsun - Bartın Turu 5. gün: Türkeli - Doğanyurt

Sabah 6 gibi kalktım, ortalık sakindi, kimse yoktu. Gece de hafif rüzgar dışında epey sakin geçti. El yüz yıkama, hazırlanma derken saat 6:50'de yola çıktım. Yola çıkmadan plajda bir poz alıyorum.


Türkeli'nin içinden geçerken poğaça kokusu duydum, kokuyu takip edip bir fırın buldum, ekmek fırınıymış ve sadece ekmek ve simit yapıyormuş. 1 sıcak simit alıp yakında bir çay ocağında yedim.


Çatalzeytin'e kadar sahilden 10 km. çok rahat, aslında dün akşam Çatalzeytin'e de gelebilirmişim. Sabahları önümde öğlenleri sağımda akşamları arkamda nereye gitsem beni takip ediyor :)


Çatalzeytin'e gelmeden Sinop'tan çıkıp Kastamonu ili sınırına giriş yapıyorum.


Hemen ardından da Çatalzeytin.


Türkeli'nden daha güzel görünüyor bana, sahil kenarında kamelyalar, bilsem dün gece buraya gelirdim.


Çatalzeytini çıktıktan sonra yol bir süre deniz kenarından kolay gitti ama sonra dağa doğru saptı, denizi çok yüksekten ve uzaktan görmeye başladım, rampa fena başladı, yer yer bisikleti elime aldım. Dün hava hafif bulutlu olduğundan güneş fazla yakmıyordu ama bugün bulutsuz ve fena yakıyor.


Geldiğim yol aşağıda görünüyor.


Epey bir yükseldikten sonra Denizbükü'müydü yalan olmasın öyle bir köyde bakkalda mola verdim, Niğde gazozu içtim. Bakkalı ve kahveyi işlete dayı müjdeli haberi verdi, burdan sonra Abana'ya kadar inişmiş. Abana'ya yaklaşırken güzel manzaralar vardı.



Abana'ya giriş tabelasını göremedim ya da kaçırdım. Abana'da düzenli güzel görünüyordu.



Burada bir şeyler yesem mi diye düşündüm ama erkendi. İleride İnebolu'dan önce Evrenye diye bir yer var dediler, orada yerim diye düşündüm ben de. Giriş tabelasını çekemedim, çıkışı çekeyim bari dedim.


Evrenye de küçük güzel bir yer. Yol kenarında bir lokanta vardı, oraya girip güveç ve pilav yedim, lezzetli ve hesaplıydı. Yola devam edip İnebolu tabelasında foto çektim,


yolun karşısında gölgede dinleniyordum ki bir de baktım karşı istikametten bisikletli yaşlı bir dede geliyor. İşaret ettim durdu.


Benim bisikleti tripod yapıp bir de öyle çekindik.


Tüm malzemelerini bir kasa üzerinde taşıyor. İnegöl'den çıkmış, 64 yaşındaymış, "çevreciyim, sporcuyum, her sene Avrasya maratonuna katılırım" dedi, adını da söyledi ama o an not almadığım için unuttum, 18 yaşında yeğeniyle çıkmış ama İnebolu'dan önce yeğeni asfaltta bir çukura girip takla atmış, kırık falan yokmuş, sadece sıyrık varmış. İnebolu'da pansumanını yaptırmışlar ama çocuk 2 gün dinlensin diye salmamışlar, belediyenin misafirhanesinde kalıyormuş. İnebolu'ya girince uğramak istedim ama Doğanyurt'a devam edeceğimden oraya da dağ yolundan yaklaşık 30 km.olduğundan vakit kaybetmek istemedim.

2 gibi İnebolu'daydım. Küre tarafına da yol gidiyor.


Hakkı Bulut konseri varmış :)


Tam yukarıdaki fotodaki binanın ve yoldaki göbeğin karşısından (fotoğrafın çekildiği noktadan yani) dolmuşlar hareket ediyor ve yanında bir büfe var. O büfeden soğuk bir şeyler aldım, bir de Doğanyurt'a yolu sordum, çok rampalı ama güzel, manzaralı, ağaçlardan dolayı gölgelikli bir yoldur dedi, 32 km imiş. Eleman ilgilendi sağolsun, Talat'mış adı, hatta büfenin numarasını verdi, yolda bir sıkıntı olursa ara, gerekirse araç göndeririz dedi.

İnebolu'dan çıkıp yola devam ettim. Bir saat sonra yol kenarındaki su kanalında gölgelikte mola verdim, enerji versin diye çikolatalı bisküvi atıştırdım hem de.


Tam buradan kalkıp bisiklete biniyordum ki sol kolumu kapatınca koltuk altında bir ağrı hissettim. Hemen kolumu açınca arıyı gördüm. Formayı çıkarttım hemen, soktuğu yeri sıktım biraz, biraz da mataradan su döktüm. Çocukluktan beri arı sokmamıştı herhalde, ağrısı dışında bir sorun olmadı neyse ki.

Yolun son 15-20 km.sinde manzara muhteşemdi. denizi yüksekten görüyor, bir taraf dağ bir taraf deniz, orman çok sık, her yer ağaç, ama rampalar çok yıldırıcı,





 rampa inişleri de çok hızlı oluyor bu kadar yükle. Viraja yaklaşmalar dışında hız kesmiyorum, asfalt kalitesi de iyiyse. Yine de çok dikkatli olmak gerekiyor. Hızlı rampa inişlerinde ön teker göbeğinin kilitlenmesi fobim var sanırım, hep tedirgin iniyorum, ya da hızım arttığında ilk aklıma o geliyor. Sonrasında sırayla fren telinin kopması (ki bu en hafifi olur) fren papucunun ters dönüp sıkışıp tekeri kilitlemesi (bu biraz ağır olur), heybelerin ağırlığından dolayı maşanın kırılması senaryoları geliyor aklıma. Neyse ki hiçbirisi gerçekleşmedi :)

Yer yer Kaputaş'a benzettiğim küçük dik kayalıkların indiği koylar gördüm.



Hele bir tanesine o kadar dik kayalıklar iniyordu ki, dibinde doğal kumlu bir plaj, karadan ulaşım mümkün değil ya da çok zor, denizden de gelen olmadıysa insan yüzü görmemiştir muhtemelen. Onun fotosunu çekemedim ama.

Doğanyurt'a varmadan eğimin çıldırdığı yerler de vardı tabi


Yokuş dik devam ederken bir noktadan sonra daha da dikleşiyor.


7 gibi Doğanyurt'a vardım.



Doğanyurt küçücük, çok sakin bir yer. Liman gibi teknelerin olduğu bir yer var, denize de giriliyor aynı yerden. Arkasında bir yürüyüş yolu ve kamelyalar var. Kamelyaların yanına çadırımı kurdum.


Hava karardığı için denize girmedim, yemeğimi yaptım, yandaki çay bahçesinde telefonumu şarj ettim. Kamelyalara gelen bir aile poğaça ikram etti, akşam yemeğimi yedim ama sabah kahvaltısında yerim diyerek teşekkür edip aldım. Saat 10 gibi yattım.

Bugün 94 km. yapmışım


8 saat 28 dk teker döndermişim


Ortalama hızım 11.17


Maksimum hızım 57


Bisikletimin toplam km.si 1642 olmuş


5. günün haritası


bugünkü toplam tırmanışım (gain) mapmyride verisi 1565 mt. (şimdiye kadarki en yüksek değer)

Hiç yorum yok: